6 Kasım 2010 Cumartesi

...

Böcekler başkaldırdılar!
Dünya üzerindeki -nerdeyse- bütün böcekler balta girmemiş bir yağmur ormanında gizlice toplandılar. Yumurtalar yuvarlana yuvarlana, kimi sürüne sürüne, kimi de uçarak geldiler. Ama -neredeyse- hepsi geldiler. O dev gibi ağaçlar var ya, böceklerle kaplandılar ve bir bok böceği elinde bir megafonla seslendi ordusuna:
“İnsanlar!” dedi “Çok oldular!”
Böcekler heycanlandılar. Tiz bir ses çıkardılar. Tüm kıta insanları beyinlerinde duydular bu sesi.  Bu bir başlangıçtı.
Dev gibi ve parlak cüssesi büyüleyince -neredeyse- tüm böcekleri, Başbokböceği dediler ona ve dağıldılar. Doğmuş, ölümüş, ölecek, doğacak -neredeyse- tüm böcekler anlaşmışlardı. Hep birbirlerine hem doğaya düşman bir canlı grubuna karşı -nerdeyse- tek yumruk oldular.
Hepsi görev yerlerini alınca Başbokböceği ‘yık!’ emri verdi. Bağıra bağıra, ısıra ısıra, soka soka ilerlediler. İnsanlar hiç olmamış gibi olana kadar dünya, arılar kamikaze uçtular, karıncalar ısırdılar. Sinekler beyin yediler hep bir olup. Hepsinin gözünü Başbokböceği bürümüştü. İyi insan mı, kötü mü diye sormadılar.
Ve tek bir insan kalmadığında yeryüzünde böcekler yıktılar insan işi herşeyi de. Böcek işi şeyler yaptılar hep.  Yükseklere oturttular Başbokböceğini. Hepsi tanrı bildi onu. Neredeyse hepsi…
Çıkarttılar birgün Uğurböceği Beyi’ni Başbokböceği’nin karşısına. Sordu
“Neden tapınmıyorsunuz bana!?”
“Sırf insan diye öldürdün. Hep öldürdün. Bir insan sırf Yahudi diye öldürmüştü. Hep öldürmüştü. Fark etti mi? Gerekçen neydi? ‘İnsanlar çok oldular.’ Sen bok olmadın mı?”
Uğurböcekleri hiç olmamış gibi oldu dünya sonra.
Ve birgün…
Kuşlar başkaldırdılar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder