25 Kasım 2010 Perşembe

"niye gülmeyelim yanlış şeye inanıyorlar!"

 Biz okulun üç sosyal sınıfından biriyiz. Besleme muamelesi görürüz. Sınıfımız okulun en ücra köşesindedir, koridoru karanlıktır, yapayalnız, kaderine terk edilmiştir, nöbetçi öğretmeni bile yoktur. Hatta bizim sınıfın öğretmeni yoktur. Sınafa gelip kırk dakika hayal kuran, uyuyan, bilmem n'apan ve bunun karlığında para alan insanlar gelir bizim sınıfa 'öğretmen' sıfatıyla. Yaaa. (gözleridolmuşküçükemrahbakışlıtatlıkızsuratı)
 Ama mesele öğrencilerinde. Hepimizin tek bir ortak noktası var: TEMBELİZ
 Sosyal sınıfı seçilmiş öğrencilerden oluşur. Ben mesela isteyerek geldim oynaya oynaya ama başka birşey isteme gibi bir lüksüm yoktu zaten. Kafam ancak bu derslere basıyordu ve ancak bu bölümü seçebiliyordum. Bunu da ilk kez size söylüyorum. Okulda hep isteyerek geldiğimi söylerim sadece ki yalan değil. Ama ben sınıfın genelinden üstün görüyorum kendimi. Kafam onlara göre daha aydın. Öyle kafalar var ki:

 Tek doğru dürüst öğretmenimiz bizim Uğur hoca. Öyle bir adam ki adama uzaktan bakıyorsun ve anında "Bu adam kesin öğretmendir, hatta kesin tarih öğretmenidir ve hatta babaç bir tarih öğretmenidir." diyorsun. Ben demiştim...
 Uğur Hoca diğer sözde öğretmenler gibi milattan kalma, yarısı unutulmuş ezberleri gelip bize iki dakikada anlatır gibi yapıp  otuz sekiz dakika camdan dışarı bakan adamlardan/kadınlar olmadığı için,  NTV Tarih gibi dergileri takip ettiği için uzun uzun bize şamanizmin, budizmin ayinlerini, geleneklerini anlatıyordu. Ben de çok sinirli olduğu halde ilgiyle dinliyordum. Çok ilginç gelir bana bu konular.
 Ama kulağım arka çaprazımda oturan G(nötr) ve B(yüzüzerindenseksen)'da. Gülüp duruyorlar hocanın anlattıklarına. "Aaa ne salak insanlar. (katılakatılagülenonaltıyaşındaikikızsesi)" diyorlar. Benim de böyle durumlarda insanlara müdahale etmek gibi bir huyum var. (Zaman zaman sevdiğim bir huyumdur.)
 Döndüm ve dedim ki "Neden gülüyorsunuz? İnsanların inancı bu." G dedi ki "Niye gülmeyelim? Yanlış şeye inanıyorlar."
 Bu hikayeyi bilmem kaç sene önce ünlü ya da bu hikayeyle ünlü olmuş bir filozof  anlatsa felsefe hocamızdan dinlerdik büyük ihtimalle. Önemli bir mesajı var. Ama ne yazık burada bitmedi.
 Dedim ki ben de "Ama sana göre yanlış. Ona göre de senin ina..."
"Yaa bırak! Sonuçta bi doğru var!"
"Ama sana göre bir do..."
"Sana bir doğru var diyorum. O inansa da inanmasa da tek doğru Allah!"
Allaaaaaaaah!
İşte beni tiksindiren kafa biçimi. Bu benim anlayamadığım bir kafa biçimi. Bu çok acayip bi kafa biçimi. Bu... Bu kafa biçimi...
Yazık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder